İçine doğduğumuz toplumsal gerçeklikler, değer yargıları, inanışlar, beğeniler, tercihler, örf ve adetler bizlerin büyük ölçüde “kim olacağını” yani “sosyal kimliğini” belirler. Ait olunan ve değer verilen gruplar içinde kurduğumuz sosyal etkileşimler sonucunda sosyal kimliklerimizi geliştiririz.
Arkadaş grubunda farklı, spor yapılan klüpte farklı, çalışılan dernekte farklı, iş yerinde farklı roller üstlenir; farklı rollerin gerektirdiği sosyal kimliğe uygun davranışları sergileriz. Buna paralel de kendi kişiliklerimize ilişkin kanılarının bütünü, kendimizi tanıma ve değerlendirme şeklini yani benlikleri ve psiko-sosyal yatırımlarını meydana getirir.
Karmaşayla başa çıkabilmek için çeşitli durumları, olayları ve insanları kategorilendiririz mesela.
Yaşadığımız çevreyi kategorize etme eğilimimiz, hayatımızı basitleştirmektedir. Bu nedenle, yaşadığımız çevredeki insanlar da dâhil olmak üzere her şeyi gruplar, sınıflandırır ve bu şekilde anlamaya çalışırız. Ancak sınıflandırma ve kategorize etmek, hayatımızı kolaylaştırmakla birlikte önyargılarımızın da oluşmasına neden olmaktadır. Özellikle insanları gruplamak, onlara birtakım özellikler yüklemek onları objektif olarak değerlendirmemize engel olmaktadır.
Bu noktada ortaya çıkan “öteki” olgusu, biz olmayanın klişeleştirilmesidir ve ne yazık ki, modern zamanların algılamaları çarpıttığı zihinlerde, tehdit içeren ve önlem alınması gereken bir unsur olarak varlığını sürdürmektedir. Bu tasavvurun sonucunda literatürümüze girmiş olan “ötekileştirme” kavramı ise, kendimizden farklı gördüğümüz kişileri dışlama, yabancılaştırma, düşman haline getirmeyi ifade etmektedir.
Başkalarının bizim gibi davranmasını, bizim gibi düşünmesini, kısacası bize tabi olmasını istediğimizde ve bizden bağımsız, özgür ve özgün varoluşuna saygısızca davranmayı hak olarak gördüğümüzde ötekileştiririz insanları.
Ötekileştirme,iletişimi imkânsız kılar, ırkçılık ve düşmanlığın en büyük besin kaynağıdır.Kişilerarasında olduğu kadar; farklı sosyal gruplar, toplumlar ve kültürler arasında aşılması imkânsız duvarların örülmesine neden olmaktan ve düşmanlığa davetiyeçıkarmaktan başka bir işe de yaramaz.
Tüm münasebetlerinde düşmanlık yerine dostluk ve sevgi bağlarının kurulmasını, öfke ve hiddetyerine sağduyulu davranmayı, kötülük yerine ihsanı ön plana çıkaran bir kültürün çocukları olmamıza rağmen; hem toplum hem de birey olarak ötekileştirmenin tuzağına düşüp, düşmanlığın fidelerini kendi ellerimizle dikmekten de çoğu zaman geri duramıyoruz ne yazık ki.Sanırım başkasının evini taşlamadan önce, kendi kırılgan penceremizi görmekte fayda var.
İnsanları etiketlemeden, empatik iletişim çerçevesinde iyi bir gözlem ve analiz ile değerlendirerek hareket etmemiz gerekmektedir. Aslolan iletişim ve sorunun çözümü olmalıdır.
Fatih KALLEM- Aile ve Toplum Portalı Genel Yayın Yönetmeni
facebook.com/kallemfatih / twitter.com/fatihkallem
Öteki Benlikler Çatışması
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Palmiye yayınları olarak yazılarınızı makalelerinizi, denemelerinizi, romanlarınızı, hikayelerinizi, öykülerinizi, şiirlerinizi ve diğer tüm dokümanlarınızı destekli yayıncılık kapsamında kitaba dönüştürelim. SİZ YAZIN BİZ BASALIM YAYINLAYALIM.
Konu ile ilgili ayrıntılı bilgi için lütfen iletişime geçiniz.
İletişim bilgilerimiz:
Adres: Atatürk Cad.Gül Sok. No:13/8
GÖRÜKLE/ NİLÜFER/ BURSA
www.palmiyeyayinlari.com
[email protected]
https://www.facebook.com/palmiyeyayinlari
Tel: 0555 2915061-0539 3602045