Maşallah ne kadar da çokmuş?
Ne kadar da fazlaymış sayıları?
Nereye baksam orada, canına rahmet, sürüsüne bereket onlarca, yüzlerce hatta hatta binlercesini görüyorum.
Ben, ülkemin zengin doğal kaynakla-rından haberdardım. Üç tarafımızın deniz ol-duğunu, dört mevsimi aynı anda yaşayabildi-ğimizi de biliyordum. Ama bu kadar zengin insan kaynağımızın olduğunu inanın son olay-lar vesile ile ancak fark edebildim.
Cahilliğime veriniz.
Aman Ya Rabbim!
Bu ne insan zenginliği böyle.
Bu kültürel derinlik…
Kendini bu kadar yetiştirmiş bunca insan, inanın başka bir memlekette olsa, çoktan bırakın dünyayı, uzayı fethetmişti.
Şimdi merak ediyorsunuzdur. Ne zenginliğinden bahsediyor bu adam diye sorular soruyorsunuzdur kendi kendinize. Hemen cevaplayayım Efendim.
Ben, ülkemde bu kadar avukat, bu kadar savcı, bu kadar hâkim olduğunu inanın bilmiyordum.
Çaycı Rasim Efendinin ceza muhakemeleri kanununa bu kadar aşına olduğunu nedense hiç fark etmemiştim. Çay getirir, boş götürürdü Rasim abi. Çay kazanı ile masalar arasında mekik dokuyarak geçen bir ömürde, ne vakit aldı bu eğitimi hayret.
Matematikçi Rıza Hoca’nın yargı kararlarının Yargıtay’a taşınması ve Anayasa Mahkemesi konusunda yazdığı iletileri okuyunca itiraf edeyim ağzım bir karış açık kaldı. Çok şaşırdım. Doğru düzgün kitap bile okumayan Rıza Hocanın hangi ara hukuk fakültesini bitirdiğini hala çözebilmiş değilim.
Şoför İbrahim’in uluslar arası ilişkilerde ekonominin etkin rolü hakkında ne zaman yüksek lisans yaptığı ise ayrı bir muamma.
Satranç Hocası Celali Beyi sadece satrancı iyi bilir diye düşünürken, ticaret konusunda zamanın büyüklerinden olduğu, özellikle İran-Türkiye bandında kurulan şirketler ve bunun topluma etkisi noktasında dünya çapında tek otorite olduğunu vallahi de ben bilmiyordum.
Kahvedeki konuşmalardan, içeride en az on kişinin hakkıyla valilik yapacak derecede siyasal bilimler eğitimi almış olduğunu fark ettim.
Eş dost sohbetlerinde yaşadıklarım ise başımı döndürdü. Meğer bizim asıl zenginliğimiz hukuk ve siyaset alında değilmiş.
Bizim insanımızın �i, muazzam derece karmaşık olayları bir bakışla çözebilen acayip derece yüksek stratejik zekâya sahipmiş. Toplumumuzun neredeyse tamamı, Amerika’daki düşünce kuruluşlarına bile taş çıkartacak kadar derin analist ve stratejistlerden oluşuyormuş.
Düşünebiliyor musun?
Etrafımız, avukat kaynıyor. Nereye baksan savcı, nereye dönsen hâkim görüyorsun.
Analistlerimiz her yerde. Kahvede, dernekte, okulda, otobüste, sohbetlerde, sahalarda her yerlerde yüzlerce strateji uzmanımız var.
En son bombayı en sona sakladım. Artık insanımızın çoğunun bir bakışta niyet oku-yabildiğini biliyor muydunuz?
Allah vergisi işte…
Adam, bir cümleyle bakıp saatlerce analiz yapabilmenin de ötesine geçti. Bakışı yetiyor vatandaşımın. Niyeti, art niyeti, gizli ajandası ne varsa her şeyi görebiliyor adam.
Hatta bazılarının, öbür taraf ile ilgili çalışmalar yaptığını, kimin cennetlik kimin cehennemlik olacağını çok yakında bir zamanda buradakilerin de görebilecekleri bir sistem üzerinde çalışıldığını duymaktayım. “Ne olacak bu adamın hali” yazıp bilmem hangi numaraya SMS atınca cevap gelecekmiş güya…
Olur mu olur.
Ben anlamam bu işlerden. Ben cahil bir adamım. Tek bildiğim lise seviyesinde matematik. Onda bile nadiren de olsa çözemediğim sorular çıkıyor.
Neyse, matematik ile ilgilendiğimizi söyledim ya. Küçük bir toplama çıkarma işlemi yaptığımızda ortaya şu enteresan sonuç çıkıyor:
Bu kadar avukat, bu kadar hâkim bu millete bence yeter. Daha fazla hukuk mezununa gerek yok. Bu nedenle hukuk fakültelerini kapatmayı öneriyorum. Çaycı Rasim Efendinin kahvesine takılıp günde 3 bardak çay içen zaten gerekli bütün donamıma sahip oluyor zaten.
Çaycı Rasim’e değil de masalardan bi-rini takılıp günde on dakika konuşmalara kulak vermeniz, sizi çok iyi bir idareci yapacağına göre, kamu yönetimi veya siyasal bilgiler gibi yönetici yetiştiren fakülteler de bence ihtiyaç fazlası.
Onun için hukuk fakültelerini, siyasal bilimleri, kamu yönetimi bölümlerini hiç düşünmeyin.
Kapatın gitsin.
Bizim millet aştı bunlar çoktan.
Bize tek bir fakülte lazım bu saatten sonra. Böyle bir fakülte var mı bilmem. Adı nedir, ne olabilir onu da bilmem. Nasıl öğretir kim öğretir, ne şekilde öğretir hiç bilmem.
Tek bildiğim bu fakültenin bize “haddimizi” öğretmesinin zamanının çoktan geldiğidir.
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×