Mevlid, doğum zamanı demektir. Mevlid gecesi, Rebiul-evvel ayının 11. ve 12. günleri arasındaki gecedir. Peygamber Efendimizin doğum günü, bütün Müslümanların bayramıdır.
Gönlümüzün aydınlığı Efendim! Sensiz hiçbir şeyin tadı yok. Sensiz boynumuz bükük, gönlümüz kırık. Sensiz her mü’min bir yetim, bir öksüz. Şimdi bizi sadece güller avutuyor. Güle bakıp seni görüyor, gül kokusunda seni duyuyoruz.
SEVGİLİ PEYGAMBERİMİZ’İN (asm), Kur’an-ı Kerim’den sonra bizlere bıraktığı en büyük miras, hayat yollarında ilerlerken, bir deniz feneri gibi önümüzü aydınlatan örnek yaşayışıdır. Bu yaşayış, sadece biz Müslümanlar için değil, yeryüzünün tüm insanları için serâpa göz kamaştırıcı tablolarla bezelidir.
Hz.Peyagamber efendimiz birkaç günlüğünü bize misafir olsa, yaşantımızda ne gibi değişiklikler olurdu. Evimizin her odasını, işyerimizi, arkadaşlarımızı, nerede yatıp, nelerle
uğraştığımızı ona gurur ile gösterebilirmiydik. Evet evimize sadece bir kaç günlüğüne misafir olarak gelecek olan, Peygamberimize karsı sergileyeceğimiz tavırlarımızı merak ediyorum. Peygamberimizi nasıl karşılanıp, nasıl uğurlanacağını merak ediyorum.
Ey Allah’ın Rasûlü! En büyük dileğimiz dünyaya ve nefsimize direnmek. Senin getirdiğin hidâyetle yeniden dirilmek. Müslümanca yaşamak, müslüman kalmak. Şimdi dünya, karşımıza değişik kılıklarda çıkıyor. “Hayır, öyle değil böyle yaşayacaksın, onu değil bunu yapacaksın.” diye dayatıyor. Bize insanca ve Müslümanca yaşama hakkı tanımıyor. Sen, getirdiğin yüce din ile zulmün defterini dürmüş, mazlumun incecik boynunu zâlimin kanlı parmaklarından kurtarmıştın. On dört asır önce insanlığı zulümden nasıl kurtardığını, haksızlığa nasıl son verdiğini tasvir ederken merhum şâirimiz Mehmed Âkif:
Aczin ki, ezilmekti bütün hakkı dirildi;
Zulmün ki, zevâl aklına gelmezdi, geberdi!
demişti. Gerçekten de sen zulmü çökertmiş, çaresizlerin derdine derman olmuştun. İnsana lâyık olduğu değeri kazandırmıştın. Şimdi zulüm yeniden dirildi. Daha bir güçlenip nefesimizi kesti.
Yâ Rasûlallah! Yeniden kendimizi bulmayı, iyi bir kul, mükemmel bir mü’min olmayı, sana lâyık bir ümmet haline gelmeyi çok istiyoruz. Kur’ân-ı Kerîm’de bizden istendiği gibi namazlarımızı huşû içinde tam olarak kılmayı, faydasız işlerden yüz çevirmeyi, Allah’a ve kullarına karşı mâlî ve bedenî vazifelerimizi yerine getirmeyi, iffetimizi korumayı, sadece bize helâl olana dokunmayı, haramdan uzaklaşmayı, verdiğimiz sözleri tutmayı, emânete riâyet etmeyi ve böylece ebedî kurtuluşa ermeyi diliyoruz (Mü’minûn 23/1-11).
Ya Rasülallah, Sabahları evinden çıkarken, “İlâhî, doğru yoldan sapmaktan ve saptırılmaktan, kanmaktan ve kandırılmaktan, haksızlık etmekten ve haksızlığa uğramaktan, saygısızlık etmekten ve saygısızlık edilmekten sana sığınırım” derdiniz; bizde öyle inceliklerden eser kalmadı. “Selâm”, aramızda bir selâmet melcei olmaktan çıktı. Zâhirde karıncanın hayat hakkını gözeten diğerkâmlığımız, en galîz bencilliklerimizin kılıfı oldu.
Şu günlerde bize yaşama ümidi veren o diriltici sözlerinden biri gönlümüze su serpiyor. “Bir zulme uğrayıp da sabreden kuluna Allah Teâlâ’nın izzet vereceğini” müjdeliyorsun (Tirmizî, Zühd 17). Çok zulme uğradık, küçümsendik, hor görüldük. Hâlbuki biz izzetin Allah’a, Rasûlullah’a ve mü’minlere mahsus olduğunu biliyoruz. Sabreden mazlumlar olmayı, onların hak ettiği izzete kavuşmayı umuyor, senin şefaatini niyâz ediyoruz, yâ Rasûlallah!
Ümit ederiz ki bu mübarek gece, zor günler geçirdiğimiz; fakat gelecek adına umutla dolu olduğumuz şu dönemlerde yeniden bir uyanışa vesile olur. kandiliniz mübarek olsun..
EFENDİMİZ'E (sav) halimizi arz...
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×