Makale:
Yazdır Facebook'ta Paylaş
 Günlerden bir gün, okullardan bir okulda, uzun bir koridorun sonunda, yan yana sıralanmış sınıfların birinde yaşanıyor anlatacaklarım. Ders matematik. Hava, kurşun gibi ağır. Tahtada, öğrenciler tarafından henüz anlaşılamamış, bakışlardan da daha uzun bir süre anlaşılamayacağı anlaşılan garip semboller yazılı. X’ler ,y’ler doldurmuş yeşil tahtayı.  Vaziyet, gönüllerde korkuya, bağırsaklarda gaz sıkışmasına sebep oluyor. Kotil Hoca namıyla ünlü okulun matematik öğretmeni, Şair lakaplı Ahmet’i kaldırıyor tahtaya. Harflerle samimiyeti ilerletmekten, rakamlarla henüz tanışamamış olan Genç Şair, Kotil Hoca’nın sorusu karşısında, dut yemiş bülbüle dönüyor. Dostlar alışverişte görsün, Hocada “çözüyor işte” desin niyetine, tahtaya gelişi güzel sayılar yazıyor. Kotil Hoca, uzunca bir bekleyişten sonra Şair’e karşı başlıyor güzellemeye:

Kotil Hoca:

Havada uçuyor, rakamlar sende

Göz gözü görmüyor, denklem çözerken.

Üstü üste sayılar, atıyor künde

Hiç eşit olmuyor, denklem çözerken.

Deyince gözleri parlıyor birden Şair Ahmet’in. Mücadelenin, yeşil tahta üzerinde sayılarla değil de, gönül telinden nağmelerle devam etmesine çok memnun oluyor. O da hemen dizelere döküyor çektiklerini. Mısralar, birbiri ardına dudaklarında dökülüyor:

 Şair Ahmet:

Aman Hocam medet, düştüm eline.

Sayıdan korkarım, denklem çözerken.

Kapıldım cebirin, çoşkun seline.

Çaresiz bakarım, denklem çözerken.

Kısa bir şaşkınlık yaşıyor Kotil Hoca.  Hemen atıyor bu şaşkınlığı üzerinden.  Fırsat bu fırsat deyip, nasihate başlıyor. Sazı alıyor eline. Söze veriyor diline:

 Kotil Hoca:

Matematik budur, affetmez gafı.

Çözmezsen soruyu, duyarsın lafı.

Kuru inat olur, Allah’ın safı.

Kendini yoruyor denklem çözerken.

 

 Genç Şair, söylenenlere gönül koymuş belli. Biraz sitem, biraz öfke ile O’da hemen cevabını yapıştırıyor:

Şair Ahmet:

Matematik beni, sevmedi gitti.

Bir küçük gafın, lafını etti.

Saf deyince bana, aşkımız bitti.

Yoluma bakarım, denklem çözerken.

Kotil Hoca, cümlelerin biraz sert olduğunu fark ediyor. Bu çok sevdiği öğrencisini kırmak istemiyor. Havayı biraz yumuşatmak için, müşfik bir baba edasıyla öğrencisine sesleniyor:

Kotil Hoca:

Kalemi tutacak bir bilek lazım.

Konuyu yutacak, bir bellek lazım.

Sabırlı olacak bir yürek lazım.

X hemen çıkmıyor, denklem çözerken.

İncinmişti bir kere Ahmet. Sitem etmeye devam ediyor. O da bir yürek taşıyor, O da başarılı olsun istiyordu. Ama her zaman, her istediği olmuyordu insanın:

Şair Ahmet:

Bir bilek var bende, tutmaz kalemi.

Bendeki hafıza, yutar alemi.

Bu mevzu olunca, cebir talimi.

Hep Bön Bön bakarım, denklem çözerken.

Öğrencisindeki özgüveni gören Kotil Hoca, gayrete geldi. Bir kez daha aldı sazı eline. Soy soyladı. Boy boyladı. Ortaya bu mısraları döküverdi:

Kotil Hoca:

Kotil Hoca derki, gayret, yaparsın.

Çalış hele biraz, sende kaparsın.

Aman kopya çekme dışa saparsın.

Emeksiz olmuyor, denklem çözerken.

 

Hocadaki iyi niyeti fark eden Şair Ahmet, selama karşılık selam, kelama karşılık kelam emri mucibince cevabını daha yumuşak bir tonda verdi. Tebessüm eden yüzü, Hocaya uzatılan bir demet gül gibiydi:

Şair Ahmet :

Anladım ben sizi, yaparım elbet.

Biraz kolaylayıp, yüreği celbet.

İçelim sonunda, beraber şerbet.

Yemeksiz olmuyor, denklem çözerken.

Rivayet odur ki: Hala o sınıfın derinliklerinde sesleri yankılanırmış. Kotil Hoca, mısralarında babacan tavrıyla, nasihatle karışık sevgisini söylermiş. Şair Ahmet’te saygıyla bezeli, kıvrak zekâsını konuştururmuş dizelerinde. 

Misafir Avatar
İsim
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×