Makale:
Yazdır Facebook'ta Paylaş
Tarihi günler yaşadığımız muhakkak. Hiç şüphe yok ki bugün yaşananlar birer ibret vesikası olarak, tarih sayfalarındaki yerini alacak. Ve bir gün sosyal bilimciler bugün yaşananlar üzerine araştırmalar yaptıklarında dehşete kapılacakları tespitlerde bulunacaklar. Bizim, Hz. Osman döneminde yakılan fitne ateşiyle başlayan, daha sonra da önü alınamaz bir tayfuna dönerek tüm İslam dünyasını kasıp kavuran ve acısı günümüzde dahi hissedilen, hadiseleri öğrendikçe iliklerimize kadar yaşadığımız dehşet gibi.
İktidar hırsıyla şuurunu kaybeden o günün muktedirleri, makamlarını sağlama almak için, gözünü kırpmadan, canice, peygamber evlatlarına kıymış ve Müslümanların yüreğinde bugün dahi acısı dinmeyen derin yaralar bırakmışlardır. Yaşanan felaketler müslümanları tefrikalara bölmüş ve Sevgi ve hoşgörü dini olan İslamın, hiç hak etmediği bir şekilde savaş dini olarak tanınmasına sebep olmuştur.
Neticesi ne olursa olsun, bugün, tüm insaf ve izan ölçülerini altüst edercesine yaşanan kavganın te’siri, uzun yıllar, milletimizin, temiz yürekli saf Anadolu insanının, kalbinde bir yara olarak etkisini hissettirecektir. Bugünün yeni yetişen genç neslinin inancına, hadiselere bakış açısına ve belki de en önemlisi, güven duygusuna ciddi anlamda zarar verecektir.
Gayesi; tüm dünyada sevgi ve hoşgörü bayrağını dalgalandırarak, öfkenin, kinin, düşmanlığın olmadığı, gözyaşı ve kanın akmadığı, yaradandan ötürü yaradılan her şeye karşı sevgi ve alakanın kalpleri aydınlattığı, barışın hakim olduğu, cennet asa yeni bir dünya inşa etmek olan, bu uğurda canı, cananı, tüm sevdiklerini, bir an dahi düşünmeden, arkasında bırakarak, dünyanın dört bir yanına birer Musab aşkıyla ve heyecanıyla, adeta kanatlanarak uçup giden gönül erleri, bugün tarihin en karanlık terör örgütleriyle aynı kefeye konuluyor, birer cani gibi yaftalanıyor ve tüm devlet imkanları kullanılarak linç edilmeye çalışılıyor. Fırsattan istifade kuzu postuna bürünmüş bir sürü kurt, gazete köşelerini, televizyon ekranlarını ve sosyal medyanın karanlık dehlizlerini kullanarak, her iki taraf adına, ateşi körükleyecek çatallı yılan dilleriyle, fitnenin büyümesi için canhıraşane çalışıyorlar.
Yıllardır sinsi bir şekilde planlar yaparak, bugünün hayallerini kuran hasımlar da büyük bir keyifle kahvelerini yudumlayıp manzaranın tadını çıkarıyorlar. Hatta; “yıllarca bende bunları yazdım ama hiç hakaret etmedim” diyerek yapılan insafsız hakaretler karşısındaki şaşkınlığını ifade edenler dahi var.
İşin en acı tarafı da tüm bu zulmün ehli iman, alnı secdeli ve Allah rızası için memleket idaresine talip olmuş insanlar tarafından yapılıyor olması. Şairin dediği gibi tam da yerin altının yerin üstünden daha hayırlı olduğu bir dönemden geçiyoruz. Evet rahmetli Abdurrahim KARAKOÇ ‘un dizelerinde hayat bulan ve kabus dolu bu günleri resmeden dörtlüğünde dile getirdiği gibi;
Ey eski ölüler kalkın mezardan
Dünyayı bir daha görün de gidin.
O günler mi berbat yoksa bugün mü?
Biz değil... siz karar verin de gidin.

Son bir söz; Hiç kimse unutmasın ki; mahkeme kadıya mülk olmaz. Elbet bugünlerde geçecek ve yarın sular durulduğunda, sisli ve puslu hava dağıldığında, en azından pişmanlık duyabileceğiniz kalp safvetiniz ve insan içine çıkabileceğiniz yüzünüz olsun.
 
Misafir Avatar
İsim
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×