Vatanını seven, mukaddesatına gönülden bağlı her insanın, dehşetini iliklerine kadar hissettiği çetin günler yaşıyoruz.
İslam’a asırlarca bayraktarlık yapmış Anadolu insanı, Tarihin hiçbir döneminde şahit olmadığı kalleşçe bir oyunun pençesi altında kıvranmakta. Tüm dünyaya ve insanlığa ümit ışığı olmuş, fedakar Anadolu yiğitlerinin yakmış olduğu meşale, ruhunu nefsine ve zaaflarına kaptırmış, bir düzine talihsiz tarafından söndürülmeye çalışılıyor.
Hiçbir fedakarlıktan kaçınmadan, herhangi bir dünyalık beklentiye girmeden, dünyanın dört bir tarafına giderek sevgi ve muhabbet tohumları eken, insanlığı barış, sevgi ve kardeşlik duyguları ile bir araya getirmeye ve daha yaşanılır bir dünya inşa etmeye çalışan gönül erlerine, en insafsız zalimlerin dahi reva görmeyeceği bir üslupla iftiralar atılıyor, vicdan ehli hiç kimsenin kabul etmeyeceği suçlamalarla yaftalanıyor, milyonlarca insanın hakkına girilerek saldırılar gerçekleştiriliyor. 28 Şubat dönemini mumla aratacak uygulamalarla kurumlara musallat olunuyor. Tüm hukuk kuralları ve temel hak ve özgürlükler ayaklar altına alınarak, okullara, yurtlara, dersanelere baskınlar düzenleniyor, reşit olmayan küçücük çocuklara dahi siyasi baskılar yapılarak korku imparatorluğu kurulmaya çalışılıyor, tüm devlet imkanları seferber ediliyor, düzmece deliller üretilerek akıl ve izan ile bağdaşmayacak gerekçelerle, her birinin temelinde fedakar Anadolu insanın alın teri ve göz nuru bulunan, bu eğitim yuvalarının kapılarına kilit vurulmaya çalışılıyor.
80 öncesinde çok acı bir şekilde tecrübe ettiğimiz ve binlerce vatan evladının hayatına mal olan, insanları kamplara bölerek aralarına kin ve nefret tohumu ekme ve kardeşi kardeşe düşürme oyunu tekrar sahneleniyor.
İşin yürek dağlayan tarafı da 12 yıldır iktidarda bulunan ve bugüne kadar yaptıkları hizmetlerle milyonlarca insanın sevgisini ve muhabbetini kazanmış olan başbakanın bugün geldiği nokta. Kendisine gönül vermiş ve yürekten desteklemiş milyonlarca insanda tam bir hayal kırıklığı meydana getiren üslubu, içine düştüğü ve kendisine kimsenin yakıştıramadığı akıl almaz durumu.
Başbakanın, artık bir hezeyan halini alan ve her gün meydanlarda tekrarladığı, herhangi bir dayanaktan yoksun, mesnetsiz iddialarla, ağza alınmayacak şekilde yaptığı hakaretlere karşı, muhatabı olan hizmet hareketinin mensuplarının takındığı nezih üslup halkın nazarından ve dikkatinden kaçmıyor.
Tüm saldırı ve hakaretlere karşın aylardır sessiz kalmayı yeğleyen Hocaefendi, Zaman gazetesinde yayınlanmaya başlayan röportajla sessizliğini bozdu. Başbakanın hiçbir nezaket kuralıyla bağdaşmayan üslubuna, kendine yakışır bir nezaketle karşılık veren Hocaefendi, herkesin karakterinin gerektirdiği üslubu kullandığını da bir kez daha göstermiş oldu.
Başbakanın, yalancı peygamber, haşhaşi, örgüt lideri gibi insafsız sözlerine Hocaefendinin karşılığı ders niteliğinde; YAKIŞTIRAMADIM.
Bir tarafta olabildiğine çirkin, olabildiğine seviyesiz ve olabildiğine iftiralarla dolu bir üslup, diğer tarafta, tüm aşağılama, hakaret ve iftiralara rağmen bozulmayan bir nezaket ve nezih bir duruş.
Mazlum ile zalimi ayırd etmede müthiş bir basiret sahibi olan bu millet elbet tabloyu doğru okuyacaktır.
Tam da burada vicdan ehline sormak istiyorum. Sahi; yıllarca desteklediğimiz ve gönül verdiğimiz alnı secdeli, dürüst, Allah korkusu taşıyan, tüm mazlum Müslümanların umudu haline gelmiş, memleketimizi muasır medeniyetler seviyesine çıkaracak, çalmayacak çırpmayacak, hortumcuların canına okuyacak olan başbakan ile bugün meydanlarda önüne gelen herkese hain damgası vuran, İmralı’da ki caniye tek bir söz söylemezken, ekmek almak için çıktığı sokakta olayların arasında kalarak başına darbe alan ve aylarca komada kaldıktan sonra vefat eden, 15 yaşındaki masum bir çocuğu terörist ilan eden, her gün ortaya çıkan şok belge ve ses kayıtlarıyla itibarı ayaklar altında sürünen, hukuk tanımaz bir şekilde devlet kadrolarını alt üst eden kişi aynı kişi mi? Eğer aynı kişi ise bu üslubu ve içine düştüğü bu vahim durumu ona yakıştıran var mı?
Hamza BAYRAM
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×